Geleneksel dokunun korunması amacıyla, Konağımızda engelliler için asansör tesis edilmemiştir.

Booking Award
SAFRANBOLU YAŞAM
Safranbolu’nun ev ve kent mimarisindeki gelişmişliğini, başta şehrin ileri düzeydeki ekonomik ilişkilerine ve daha sonra şehirdeki ileri sosyal hayata bağlamak yanıltıcı olmayacaktır. Bunu ortaya koyabilmek için öncelikle o dönemde ekonomik ilişkilerde egemen olan “Lonca Örgütlenmesine” bakmak gerekir.

Lonca örgütlenmesi, günümüzdeki meslek odalarının karşılığıdır. Her temel üretim alanında ayrı bir “lonca” oluşturulmuştur. Yemeniciler Loncası, Demirciler Loncası, Bakırcılar Loncası gibi ayrı adlar alan bu kuruluşlar sistemli ve sağlam yapılı kuruluşlardır.

Loncalar, ait oldukları meslek dalındaki tüm ustaları ve esnafı kapsar. Her loncanın “yiğitbaşı” denen bir başkanı bulunur. Lonca mensuplarının gizli oyuyla seçilen “yiğitbaşı”, kendisine gizli olarak, üyelerin ve birbirinin bilmeyeceği şekilde birkaç yardımcı görevlendirirdi. Yeminle göreve başlatılan yardımcıların görevlerini ifşa etmeleri yasaktı. Başkan ve yardımcılarının görevi, loncada üretim ve satışı organize etmek, üretimde kaliteyi sağlamak, meslekte yükselmeyi düzenlemek, esnaf arasındaki davaları çözmek, esnaf duasını okutmak, güçlüğe düşen esnafa yardımcı olmak ve meslek geleneğini sürdürmektir.

Yiğitbaşı’nın kararları uyulması zorunlu, kesin kararlardır. Derinin uygunsuz yerinden ayakkabı (pabuç) yaptığı belirlenen esnafın cezalandırılmasına, hatalı veya hileli üretim olan “pabucun dama atılmasına” kimse itiraz edemezdi. Cezalar, loncadan, çarşıdan ve meslekten çıkarma şekillerinde olurdu.

Loncalarda kurallara bağlılık ve törensel uygulamalar yaygındı. Çırağın işe geç gelmesi, lonca kahvesinde oturması yasaktı. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselme sınavla olurdu ve bu sınavlarda liyakat esas alınırdı. Kalfalıktan ustalığa geçiş töreninde tüm ustalar lonca kahvesinde toplanır ve hepsinin önünde yiğitbaşı kalfaya üç kez “ustandan alacağın kaldı mı?” diye sorardı. Kalfa da “alacağım kalmadı” diye cevap verirdi. Bunun ardından kalfaya örnek bir üretim yaptırılır ve beğenilirse “usta oldun” denirdi. Yeni usta tüm kıdemlilere kahve ısmarlardı.

Lonca düzeninde dayanışma çok ileridir. Herhangi bir nedenle işi bozulan esnafa, gizli yardımcılar aracılığı ile, ona ve çevreye sezdirilmeden malı satın alınarak veya sermaye desteği verilerek yardımcı olunurdu. Aynı “arastada” bulunan esnaftan biri “siftah” yapmamışsa onun komşuları, kendilerine gelen müşterilerine mal satmaz, ellerinde bulunmadığı mazereti ile onları siftah yapması için bu esnafa yönlendirirlerdi.

Eski Safranbolu’da lonca geleneğine göre kurulmuş, geçmişin yaşantısını ve görünümünü yansıtan Yemeniciler Arastası, Demirciler Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı, Manifaturacılar Çarşısı gibi mekanlar halen canlı şekilde durmaktadır.

Loncalar birer üretim örgütlenmesi oldukları kadar aynı zamanda birer ticaret merkezidirler. Buralarda üretilen yüksek nitelikli ve bol miktardaki ürünler başta İstanbul’a ve Saray çevrelerine olmak üzere yöredeki yerleşimlere ve ipek yolu üzerinde ticaret yapan tüccarlara satılmaktaydı. Doğunun zengin ürünlerinin Safranbolu üzerinden batıya satılmakta olması Safranboluluların ticaret ile de zenginleşmelerine imkan sağlamaktaydı. Bu durum, hizmet sektöründeki faaliyetleri; hancılığı, hamamcılığı, semerciliği, nalbantlığı ve bunun gibi meslekleri canlı tutmaktaydı.

Safranbolu’nun Saray ile olan yakın ilişkileri sayesinde yöre halkı çeşitli alanlarda Saraya hizmet vermekte ve bunun yanında İstanbul’da üretim ve ticaret yapma olanağı elde etmekteydi.Tüm bu ilişkiler, yöre insanının görgüsünü arttırmasına ve dönemine göre ileri sayılabilecek bir sosyal statü kazanmasına yardımcı olmaktaydı.

Safranbolu’da sosyal hayatın kadınlar için daha çok evde ve ev çevresinde, erkekler içinse işte ve iş çevresinde geçtiğini söylemek mümkündür. Ailenin reisi erkek, onun yardımcısı ise eşidir. Her ikisi de sabah erkenden kalkar, hayvanların bakımını yaparlar, erkek camiye gider eşi sabah kahvaltısı olarak çorba hazırlardı. Daha sonra evde topluca kahvaltı yapılırdı.

Sabah kahvaltısından sonra erkek çarşıdaki işine ya da tarla-bahçe işlerine gider, evde kalanlar büyük hanımın yönetiminde ev işlerini yürütürlerdi. Öğle yemeği erkeklerce dışarıda yenir, kadınlarsa evde basit şekilde geçiştirilirdi.

Öğle sonrasında kadınlar komşu gezmesine giderler, erkeklerse işlerine devam ederler, bazen de kahvelerde otururlardı. Ev halkı akşam yemeği için erkence evde toplanır ve gün boyu yapılan hazırlıklarla oluşturulan zengin akşam sofrasına otururdu. Yemek sonrası misafirliğe ya da kahveye gidildiğinde çok oturulmazdı. Yatma zamanı günümüze göre çok daha erkendi.

Havaların ısındığı dönemde Bağlardaki evlere göçülür, erkekler buradan işe gitmeye devam ederlerdi. Kadınlar burada elde ettikleri ürünleri, meyve ve saklanabilir yiyecekleri kış için biriktirirlerdi.

Yörede çevre gezilerine gidilerek eğlenceler ve piknik yapılması geleneği yaygındı. Kız görme, kız isteme, söz, nişan, kına, düğün, sünnet, bayramlaşma, iş hayatında yükselme gelenekleri de güçlüydü. Evlerde her ne kadar yunmalık denen yıkanma düzenekleri bulunmakta idiyse de asıl temizlik hamamlarda yapılırdı. Bu nedenle kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı hamam düzenleri ve geleneği vardı.

Safranbolu’nun mutfak ve yöresel yemek kültürü de ileridir. Geleneksel Türk mutfağı içinde yerini almış ve yaygın şekilde bilinenlerin yanında; cevizli yayım, perohi, borana, haluşka, höşmerim, galle, papara, “garuşduma”, “banduma”, safranlı zerde, bükme, göbü, bütünet, mısır helvası önemli yöresel yemek adlarıdır. Safranbolu’nun su böreği ve koz böreği de kendi türü içinde özel bir üne sahiptir. Yörede yetişen zengin çeşitteki meyvelerin mevsiminde yaş kullanımının dışında kurutulmuşunun, şerbetinin, pekmezinin, turşusunun ve salamurasının kullanımı da yaygındır.

Safranbolu’nun ülke içinde ve dışında ün yapmış bir ürünü de Safranbolu Lokumudur. Türk lokumu diye bilinen lokum esasen Safranbolu lokumudur. Orijinali sade olan bu lokumun günümüzde en çok tercih edileni “çifte kavrulmuş” olarak adlandırılan türüdür. İlçede önemli miktarda lokum üretimi yapılmaktadır.

Safranbolu folkloru Türk folkloru içinde önemli bir yer tutmaktadır. Safranbolu’nun yetiştirdiği ünlü halkbilimci Sadi Yaver Ataman, yöreden çok sayıda türkü derlemiş, kıyafet değiştirerek girdiği sosyal etkinlikleri izleyerek kayıt altına almıştır. Bugün elliye yakını bilinen yöre türkülerinin en ünlüleri, “Aç Kapı” oyun havası, “Düriyemin Güğümleri Kalaylı” gibi türkülerdir. Zamanın eğlencelerinde “Kocadam”, “Amani”, “Helosa”, “Kabem” gibi oyunlar oynanır, türküler ve ilahiler söylenirdi. Eğlencelerde ortama göre gırnata ve keman, zilli maşa, darbuka ve tef çalınırdı.

Aç Kapı Oyun Havası:

Aç kapıyı ben geldim (ölüyon)

Sefa geldin hoş geldin (yanıyon)



Sen de yanık ben de yanık

Sular akar boz bulanık

Eller uyur ben uyanık



Ay ışıktır varaman (ağanın)

Dile de destan olaman (ölüyön)

Ay buluta girince (gözelim)

Bağlasalar duraman (yanıyon)



El ediyor el ediyor

O yar beni del’ediyor

Gara da gözler kül ediyor



Çuha de yelek ekl’olur (ölüyon aman)

Çirkin seven dertl’olur (yanıyon aman)

Sever isen güzel sev (avanın)

Güzel merhametl’olur (a güzel)...

Safranbolu folklorunda “seğmen” olarak adlandırılan; giyimi, yiğit tavrı ve oynadığı halk oyunu ile kendine özgü bir kimlik sergileyen folklorik bir tip yaşatılmaktadır. Bıçkın delikanlılığı temsil eden seğmenlerin adlarını Osmanlı’nın Yeniçeri Ocağına bağlı bir asker sınıfına özenerek giydikleri giysilerden aldıkları sanılmaktadır.

Safranbolu yöresinde erkekler genelde “iç göyneği”, “astarlı yelek”, “şalvar”, “bel kuşağı” ve “fes” gibi giysiler; kadınlarsa “Şetari”, “Tefebaş”, “Bindallı”, “Ferace” gibi giysiler giyerlerdi.

Safranbolu insanı, üstün bir ustalıkla oluşturduğu yaşama mekanlarını zengin el sanatları ile de süslemiştir. Geleneksel evlerin pencere perdeleri, yaygın olarak kullanılan sedirlerin örtüleri, masa ve yatak örtüleri ve benzeri birçok unsur tamamen el işemesi ile süslenmiştir.Yöresel giysiler ve özellikle bayanların tören kıyafetleri yoğun el işlemesi taşımaktadırlar.Demir ve bakır eşyalarda, binek hayvanlarının koşumlarında bile ince bir el sanatını görmek mümkündür. Ahşap perde ya da kafes olarak işlev gören “muşabak” da ilgi çekici bir el sanatı ürünüdür.

FOTOĞRAFLAR / PHOTOGRAPHS BY: Muammer AKSOY & Merve Gülenay AKSOY
Her hakkı saklıdır. Fotoğraf ve metinleri kaynak göstermeden kullanmayınız. 2006 : © Mehveshanimkonagi.com.tr
All rights reserved. Do not use the photographs and texts without making referance to the source.
Safranbolu Mehveş Hanım Konağı