ÖNSÖZ
İnsanların, ülke ve toplum olarak sahip oldukları değerleri bilmek, korumak, geliştirmek ve bu değerleri tüm insanlığın hizmetine sunmak konusunda önemli yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülük yalnızca yönetimlere, görevlilere ya da bilim ve sanat çevreleri gibi sınırlı gruplara ait değildir.
Safranbolu özelinde ortada baş döndürücü bir değerin bulunduğundan kuşku yoktur. Safranbolu’nun değerinin bilinmesi, korunması, geliştirilmesi ve insanlığın hizmetine sunulması sorumluluğu da ülkemizin tüm insanlarına aittir
Safranbolu El Yazması Eserler Kitaplığı incelendiğinde, yazım ve basım olanaklarının bu güne göre çok daha geri olduğu yüz yıllar öncesinde insanların çok çeşitli konular üzerine, yıllarca zaman harcayarak elleri ile yüzlerce kitap yazmış oldukları görülmektedir.
Günümüzde Safranbolu’yu görmek için yabancı ülkelerden kısa süre için ülkemize gelen insanların, bu zengin mirası titizlikle inceledikleri, etkilendikleri manzara karşısında derhal kaleme kağıda sarılıp Safranbolu üzerine kitap yazdıkları, çektikleri fotoğrafları ülkelerinde elektronik ortamda yayınladıkları görülmektedir.
Bizler de bu toprakların insanları ve bu kültür mirasını yaratanların torunları olarak, sahip olduğumuz değerleri ve bu arada Safranbolu’yu bilmeye, koruyup geliştirmeye ve tanıtmaya daha fazla çaba göstermek zorundayız.
Ülkemizin kültürel ve turistik zenginliğe sahip bir çok yerleşiminde olduğu gibi Safranbolu’da da tanıtıcı, yol gösterici ve güzellikleri sergileyici yeterli yayın bulunmadığı, daha fazlasının, daha farklıların olması gerektiği kabul edilmelidir.
Safranbolu hakkında bilimsel kaynaklara, araştırmalara, gözlemlere dayalı bilgiler ve görüntüler içeren bu kitap taslağı, yayın öncesinde kısaltılarak elektronik ortamda sizlere sunulmaktadır.
Her zaman olduğu gibi bu yayının başlangıcında da, Safranbolu’daki zengin kültür mirasını yaratan Safranboluluları, onu koruyup geliştirerek bu günlere getirenleri, sahip olunan değerlere dikkat çekerek Safranbolu’yu bir dünya kenti haline getirmeyi başaranları isim ayrımı yapmadan şükranla anıyoruz.
Yayının ilçe, ülke ve insanlık kültürüne küçük bir katkısı bizleri mutlu edecektir. Mayıs 2004, Ankara.
GİRİŞ
Çocukluğunda yaşadığı evi, saklambaç oynarken gizlendiği kileri, bindiği bisikleti, arkadaşları ile gezdiği sokakları, ekmek aldığı fırını, yumurta topladığı samanlığı, sıcak günlerde içerisinde yüzdüğü dereyi, komşusunun artık bahçenin bir köşesinde anı olarak saklanan at arabasını uzun yıllar sonra yeniden görüp de heyecan duymayanımız var mıdır?
Orta yaşına kadar yöresinin yemeklerine ve folkloruna ilgi duymayan insanlar, bu yaştan sonra yöresel yemeklere ve folklora neden düşkünlük göstermektedirler? Acaba büyük kentlerde yöresel mutfaklardaki hızlı artış gerçek olmayıp yalnızca bir sanı mıdır ve ellisinden sonra yöresinin halk oyunlarını öğrenmeye çalışanlar yalnızca bizlerin çevresindeki birkaç kişiden mi ibarettir?
Şimdilerde, yaşadığı yerlerden yüzlerce kilometre uzaktaki çocukluk mekanlarına geleneksel turlar düzenleyen ülkemiz insanları; geçmişe ilişkin yaşam izlerini görmek üzere ülkeler ve kıtalar arasında turlar düzenleyen dünyamız insanları acaba ne aramaktadırlar? Yoksa insanlarla, geçmişlerine yönelik esrarengiz bir ilgileri bulunan somon balıkları arasında bir benzerlik mi vardır?
Sonsuza dek arttırılabilecek olan bu sorulardan bir sonuç çıkarmak mümkündür: Kabul edilmelidir ki geçmişe özlem, hemen hemen her insanda varolan ortak bir özelliktir.
Geçmişe özlem, insanın kendi bireysel geçmişi ile sınırlı değildir. İnsanlar, tüm insanlığın ortak geçmişine de büyük ilgi duymaktadırlar. Bu sayede yüksek yaşam düzeyine sahip ülkelerin insanları, geri kalmış olsalar bile, insanlığa ait değerler taşıyan ülkelere ve yörelere yoğun turistik geziler yapmaktadırlar.
Günümüz dünyasında, insanların geçmişe özlem duygularından kaynaklanan etkinliklerde büyük artış yaşanmakta, bu amaçla büyük harcamalar yapılmaktadır. Özellikle yüksek kültür ve gelir düzeyindeki insanlar bu alana daha fazla ilgi göstermektedirler. Çünkü onlar, yeniyi yapmanın ve elde etmenin olanaklı olduğunu ancak eskiyi kaybettikten sonra tekrar geri getirmenin mümkün olmadığını çok iyi bilmektedirler.
İşte Safranbolu; geçmişe, kendi geçmişine, insanlığın geçmişine ilgi ve özlem duyanların gözdesi bir kent. Ülkemizde ve dünyada, günümüz öncesi insan yerleşimlerinin çevresel dokusu içinde, bütüncül olarak korunabilmiş en üstün örneklerinden biri.
Binlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimin ve Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü dönemlerinde elde edilen ekonomik zenginliğin ürünü olarak ortaya çıkan yerleşim, halen yüzyıllar öncesinin tüm fiziksel ve kültürel özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır. Bugünkü haliyle Safranbolu, geleneksel Türk toplum yaşantısını ve onun kültürel ürünlerini özgün çevresi içinde dünya insanına sunan nadide bir kenttir.
Ülkemizin çeşitli yörelerinde, geleneksel Türk toplum yaşantısını, yerleşim kültürünü, dinsel, anıtsal yapı kültürünü, ev kültürünü yansıtan birçok yerler ve eserler bulunmaktadır. Dahası, bunlardan bazıları, alanlarında birer şaheserdir ve Safranbolu’daki benzerlerinden daha üstün nitelikler taşımaktadır. Ancak, bu yerlerin hiçbiri Safranbolu kadar mekansal bütünlük arz etmemekte, bu eserlerin hiçbirisi Safranbolu’dakiler gibi bütüncül bir mekanda sunulma şansına sahip bulunmamaktadır.
Safranbolu’yu değerli kılan ve taçlandıran iki özellikten birincisi, geçmişi özgün biçimi ile yaşatmakta ve yansıtmakta olması, ikincisi ise bunu çevresel dokuyu bozmadan başarmış olmasıdır. Bu iki üstün özellik aynı zamanda, korumacılığa gönül ve emek verenler için yol gösterici iki temel ipucudur.
Safranbolu ilk ününü geleneksel Türk evleri ile kazanmış, daha sonra kent ölçeğinde korumacılıktaki örnek uygulamalarıyla, tarihi boyutuyla ve doğal güzellikleri ile kültür turizminin ülkemizdeki öncülerinden biri olmuştur.
Bugün Safranbolu’da koruma altında bulunan eser sayısı, tüm Türkiye’de koruma altına alınmış eser toplamının önemli bir oranını oluşturmaktadır. İki ayrı sit bölgesinde ve özgün halleriyle korunmakta olan bu eserler Safranbolu’yu bir “açık hava müzesi”, bir “müzekent” haline getirmiş, yerleşimin “Korumanın Başkenti” unvanını kazanmasını ve 1994 yılının sonunda UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesine alınmasını sağlamıştır.
Dile getirilmeye çalışıldığı üzere kent ölçeğinde bir kültür hazinesi olan Safranbolu, bu yayında temel özellikleri ile ve görsel ağırlıklı olarak anlatılmaya çalışılmıştır.
Muammer AKSOY