Geleneksel dokunun korunması amacıyla, Konağımızda engelliler için asansör tesis edilmemiştir.

Booking Award
SAFRANBOLU TARİHİ
Safranbolu’da ilk yerleşimin ne zaman kurulduğuna ilişkin kesin veriler bulunmamaktadır. Ancak tüm Anadolu’da olduğu gibi Safranbolu’nun bulunduğu bölgede de insan toplumu yaşantısının çok eskilere dayandığı bilinmektedir. Arkeologlarca ve özellikle İngiliz Royer Matthews başkanlığındaki ekip tarafından yapılan yüzey araştırmalarında, yörede en eski yerleşimlerin erken bronz (tunç) devrinde olduğu yönünde güçlü göstergelere rastlanmıştır.

Safranbolu, Eflani, Eskipazar ve Ovacık bölgesinde, tarih öncesine ve tarih devirlerine ilişkin verilere ulaşılabilmesi bakımından büyük önem arz eden 32 tumulus ve 4 höyük bulunmaktadır. İlçeye bağlı Hacılarobası ve Üçbölük köyleri ile Ovacık ilçesine bağlı Karakoyunlu köylerinde yaygın kaya yerleşimleri, kaya mezarları ve benzeri kalıntılar bulunmaktadır. Ancak bu yerlerde yeterli arkeolojik çalışmalar yapılmamıştır.

Safranbolu’yu da içine alan bölge, tarihçi Homeros’un İlyada Destanında Paphlagonya olarak ifade edilmektedir. Yörede bilinen belli başlı uygarlıklar sırasıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılardır.

Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması ile M.S. 395 yılında Safranbolu, Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) egemenlik alanında kalmıştır.

Bölgede Türk varlığı 10. yüzyıldan öncelere dayanmaktadır. Ancak ilk Türk yerleşimlerinin egemenlik iddiasından uzak gruplar halinde olduğu bilinmektedir. 1074 yılında Ankara- Kastamonu hattı üzerinden İstanbul’a gitmekte olan Bizans ordusuna Türkmenlerin saldırmış olması Türklerin giderek egemenlik sağlamaya yöneldiklerinin ilk göstergesidir.

Safranbolu’nun Türk egemenliği altına kesin girişi, Safranbolu Kalesinin 1196 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ın oğlu ve Ankara Meliki Muhittin Mesut tarafından alınması ile olmuştur. Bu tarihten daha öncesine ilişkin bilgiler, 1075 yılında, Selçuk Bey’in torunu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın İznik’i alması ile kurulan Anadolu Selçuklu Devletinin sınırlarını Kastamonu- Safranbolu- Gerede hattına kadar dayadığını göstermekteyse de söz konusu devletin Safranbolu’yu içine aldığına ilişkin bir bilgiye rastlanmamaktadır.

Safranbolu bilinen tarihi boyunca çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirdiği gibi, Türk egemenliğine girdikten sonra da Türklerle Bizanslılar arasında ve Türk Beylikleri ile Osmanlılar arasında sıklıkla el değiştirmiştir. 1213- 1280 yılları arasında Çobanoğlu Türk Beyliğinin egemenliğinde bulunan Safranbolu’nun siyasi tarihi hakkındaki bilgiler, bu tarihten sonra elli yıl gibi bir süre belirsizleşmektedir. Bir iddiaya göre bu dönemde Safranbolu’da Umur Bey tarafından bağımsız bir başka Türk Beyliği kurulmuştur. Bu iddia, bazı Bizans kaynaklarınca da desteklenmektedir. Aynı iddia, bu dönemde Gerede ile Safranbolu arasında yoğun ilişkilerin bulunduğunu ve İbn Batuta’nın sözünü ettiği Gerede Beyliğinin merkezinin Safranbolu olduğunu öne sürmektedir.

1326 yılında, Candaroğlu Süleyman Paşa, Safranbolu’yu egemenliği altına almıştır. İbn Batuta, 1332 yılında Safranbolu’yu ziyaret etmiş ve şehrin o günkü durumuna ilişkin ayrıntılı bilgiler toplamıştır.

Safranbolu Osmanlılar tarafından ilk olarak 1354 yılında, Rumeli Fatihi olarak bilinen, Orhan Bey’in oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından alınmıştır. Bu tarihten sonra bölge Osmanlılarla Candaroğulları arasında el değiştirmiş, 1402 yılında, Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a yenilmesi sonucu başlayan “Fetret Döneminde” bölgede iç savaşlar yaşanmıştır. Bu dönemin ardından Sultan I. Mehmet, Osmanlı birliğini yeniden sağlamış ve 1416 yılında ordusuyla Candaroğullarının üzerine yürüyerek Safranbolu’yu yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır.

Osmanlı döneminde, Safranbolu şehir merkezinin bulunduğu yerde “Medine-i Taraklı Borlu” adıyla bir kaza, Yörük Köyünün bulunduğu yerde de “Yörükan-i Taraklı Borlu” adıyla ayrı bir kaza bulunmaktadır. Bu iki kaza önceleri Bolu Sancağına bağlı iken, 1694 yılında Bolu Sancağının Bolu ve Viranşehir adları ile ikiye ayrılmasından sonra her iki kaza Viranşehir Sancağının içerisinde kalmıştır. 1811 yılında 2. Mahmut döneminde Bolu ve Viranşehir Sancakları bu defa Viranşehir Sancağı adı altında birleştirilmiştir. Viranşehir Sancağının merkezi bugünkü Safranbolu’nun şehir merkezidir.

Bir yandan Osmanlı Döneminin uzun bir tarihi süreç olması, diğer yandan Osmanlı toplumunun sürekli değişim yaşayan bir toplum olması nedenleri ile ülkenin yönetsel yapısında sıklıkla değişiklikler ve yenilikler görülmektedir. Safranbolu, Osmanlı’nın gözde yerleşimlerinden biri olarak bu değişimi sıkça yaşamış, 1870 yılına gelindiğinde yeniden kaza haline getirilerek bu defa Kastamonu Sancağına bağlanmıştır.

Safranbolu’da, Kastamonu Sancağına bağlandığı 1870 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur. Safranbolu’nun ilk belediye başkanının Muhammet Ağa olduğu bilinmektedir.

Safranbolu’nun mülki bağlılık yönünden Osmanlı döneminde yaşadığı değişim Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. İlçe 1927 yılında bu defa Zonguldak İline bağlanmıştır. 1945 yılında Ulus Bucağı, 1953 yılında Eflani ve Karabük Bucakları Safranbolu’dan ayrılarak ilçe haline getirilmişlerdir.

Karabük yerleşimi, burada demir çelik endüstrisinin kurulması ile çok hızlı bir gelişme göstermiş ve burası önce ilçe haline, daha sonra 1995 yılında da il haline getirilmiştir. Bu defa Safranbolu, çok yakınında bulunan Karabük İline bağlanmıştır. Karabük’ün bu hızlı gelişimi, ilgili bölümde ayrıntıları ile anlatılacağı üzere, Safranbolu’daki kültürel mirasın korunması bakımından büyük önem arz etmekte, belki de belirleyici rol oynamaktadır.

Buraya kadar siyasi ve mülki gelişimi zaman düzeni içinde dile getirilen Safranbolu’nun bu süreçte değişik adlar aldığı görülmektedir.

Konuya ilişkin kitap ve belgelerde Safranbolu yerleşimine verilen ilk adların “Teodorapolis” ve “Germia” olduğu belirtilmektedir. Bir dönemde Safranbolu’nun merkezinde Müslüman Arap akınlarına karşı kurulmuş “Dadybra Kalesi”nden bahsedilmesi bu dönemde yerleşimin adının “Dadybra” olduğu tezini güçlendirmektedir.

Yerleşimin adı 1196 yılında Selçuklular zamanında “Zalifre” olmuştur. Daha sonraları, Türk Beylikleri ve Osmanlıların ilk dönemlerinde şehre kaleli şehir anlamına gelen “Borglu” adı verildiği, bu adın zamanla “Borlu” haline dönüştüğü görülmektedir.

16. yüzyıla ilişkin tapu ve tahrir defterlerinin incelenmesinden yerleşimin adının “Taraklıborlu” olduğu ve bu adın o dönemde yöreye gelerek yerleşen Taraklı Aşiretinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Safranbolu’nun yerleşim adları bundan sonra da değişiklikler göstermektedir. İlçeye 18 yüz yıl ortalarında “Zagfiran-ı Borlu”, 19. yüz yılın ikinci yarısında bir dönem “Zagfiran-ı Benderli”, 19 yüz yılın son çeyreğinde “Zagfiranbolu” ve “Zafranbolu” denmiştir. Zafranbolu ismi zaman içinde değişime uğrayarak şehrin bu günkü hali olan “Safranbolu” halini almıştır.

Safranbolu, adına kaynaklık eden safran bitkisinin üretildiği ender üretim bölgelerinden biridir. Bu bitkinin en büyük özelliği ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilmesidir. Safran bitkisi kimya sanayiinin yanında baharat olarak da kullanılmaktadır. Kimya ve boya sanayiinin gelişimi ile safranın boya maddesi olarak kullanımı terkedilmiştir. Safran çiçeğinin ağırlıklı olarak tohum kısmı kullanıldığından değeri çok yüksektir.

Safranbolu’nun tarihine ilişkin bilgiler, şehrin sürekli bir ilgi ve çekim merkezi olduğunu, bu özelliğinin zaman zaman yükselerek ve zaman zaman düşerek seyrettiğini ortaya koymaktadır.Yerleşimin, çok eski dönemlere dayanan tarihinde bilinen en üstün ekonomik ve kültürel düzeyine Osmanlı döneminde ulaştığı görülmektedir. Bu nedenle günümüzde Safranbolu, gözde bir Osmanlı şehri olarak algılanmakta ve geleneksel Türk toplum yaşantısının yerleşim boyutunda en seçkin örneklerinden biri olarak ilgi görmektedir.

17. yüzyılda, İstanbul-Bolu-Amasya-Tokat-Sivas kervan yolunu Sinop’a bağlayan yol, Gerede-Safranbolu-Kastamonu güzergahını izlemekteydi. Safranbolu’nun bu yol üzerinde önemli bir konaklama merkezi olması, bölgede üretimin ve ticaretin gelişimine imkan sağlayarak yöreyi hızla zenginleştirmiştir.

Yöre halkı bir yandan yakın ve uzak üretim noktaları ile ilişki içindeyken diğer yandan İstanbul ile ve Osmanlı Sarayı ile yoğun ilişkiler içindedir. Osmanlı’nın önemli sadrazamlarından biri olan Köprülü Mehmet Paşa, bir dönem Safranbolu’da zorunlu ikamete tabi tutulmuş ve bu sırada, eski parlak günlerine tekrar dönmesi kısmet olduğu takdirde Safranbolu’da büyük bir cami yaptırmaya söz vermiştir. Bu niyetini ortaya koymasının kısa bir süre sonrasında tekrar sadrazamlığa dönen Paşa, sözünü gerçekleştirerek Çarşıda bir cami yaptırmıştır. Bugün halen kullanımda olan Köprülü Mehmet Paşa Cami 1661 yılında ibadete açılmıştır.

Safranbolulu Cinci Hoca, Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselmiş (1644) ve bugün Çarşı kesiminde aynen korunmakta ve kullanılmakta olan Cinci Hanını ve Cinci Hamamını yaptırmıştır.

Safranbolulu İzzet Mehmet Paşa da, Osmanlı Sadrazamlığına kadar yükselmiş ve o da Çarşıda adıyla anılan ve halen kullanılan güzel bir cami inşa ettirmiştir.

Safranbolu’nun Yörük Köyünde yaşayan Yörükler de Osmanlı Sarayının hizmetine yönelik işler sağlayarak Osmanlının son dönemlerine kadar Saray ile ilişki içinde olmuşlardır. Yöre insanı, üretimde ve ticarette kazandığı deneyimler ve ekonomik güç sayesinde, İstanbul’da ve çevre illerde nakliyecilik, fırıncılık, kerestecilik ve benzer iş alanlarında söz sahibi olmuşlardır.

Ekonomideki güçlenmenin sonucu olarak kültürün her alanında ve bu arada özellikle yerleşim kültüründe önemli ilerlemeler sağlanmış, bu ilerlemeler şehir ve insan hayatına yansımıştır. Safranbolu’nun Çarşı ve Bağlar kesimlerinde biri kışlık diğeri yazlık olmak üzere iki yerleşim oluşmuştur. Genel olarak şehir yerleşiminde sergilenen üstün kalite, anıt eserlerde ve özelikle konutlarda da sağlanmıştır. Bu kültür birikimi, yüksek nitelikli insan ilişkilerinin oluşmasına da imkan sağlamıştır. Çarşı kesiminde dericilik, yemenicilik, demircilik, bakırcılık, manifaturacılık, semercilik, nalbantlık ve kerestecilik son derece gelişmiş, iş hayatı lonca sistemi ile düzenlenmiş ve çağa göre ileri bir yaşam düzeyi elde edilmiştir.

Safranbolu elde ettiği bu ekonomik, kültürel gücü ve insan kaynaklarını Türk Kurtuluş Savaşı sırasında özveri ile kullanmıştır. Bu savaşta ordunun ayakkabı ihtiyacı büyük ölçüde Safranbolu’dan karşılanmıştır. Savaşa çok sayıda asker gönderen Safranbolu, en çok şehit veren yerleşimler arasında yer almıştır.

Bugün Safranbolu’da tarihi geçmişi yansıtan çok sayıda tarihi ve kültürel eser bulunmaktadır. Höyükler, kaya yerleşimleri ve mezarları, kabartmalar, mozaik süslemeleri, tapınaklar, dini ve idari yapıtlar bunların bazılarıdır.

Sipahiler Köyünde bulunan Roma Tapınağı, Hacılarobası ve Üçbölük Köylerinde yer alan çok sayıdaki kalıntı, son zamanlarda Eskipazar ilçesinde ortaya çıkarılan kalıntılar ve mozaikler, Safranbolu’nun Kıranköy mevkiinde bugün Ulu Cami olarak kullanılan Hagios Stephanos Kilisesi, Türklerden önceki uygarlıklara ait eserlerdir. Bunların dışındaki çok sayıdaki eser ise yörede Türklerin egemen olduğu dönemlere ait bulunmaktadır.

FOTOĞRAFLAR / PHOTOGRAPHS BY: Muammer AKSOY & Merve Gülenay AKSOY
Her hakkı saklıdır. Fotoğraf ve metinleri kaynak göstermeden kullanmayınız. 2006 : © Mehveshanimkonagi.com.tr
All rights reserved. Do not use the photographs and texts without making referance to the source.
Safranbolu Mehveş Hanım Konağı