Geleneksel dokunun korunması amacıyla, Konağımızda engelliler için asansör tesis edilmemiştir.

Booking Award
SAFRANBOLU KORUMACILIK
Uzun bir tarihi geçmişe sahip bulunan Safranbolu, bugün, bir Osmanlı dönemi yerleşim örneği oluşturmakta; 18. ve 19. yüzyıl geleneksel Türk toplum yaşantısını tüm çevresel özellikleri ile bünyesinde barındırmakta ve yansıtmaktadır.

Safranbolu’yu ilk kez görenlerin aklına takılan soru, bu ölçekteki bir yerleşimin, bir bütün olarak, büyük bir değişime ve bozulmaya uğramadan nasıl yüzlerce yıl ayakta kalabilmiş ya da korunabilmiş olduğudur. Şehir, kendiliğinden mi ayakta kalmıştır, yoksa özel çabalarla mı korunmuş mudur? Sorunun cevabı bir tek unsurdan oluşmamaktadır. Gelişim incelendiğinde şehrin yüzlerce yıllık serüveninde talih de dahil olmak üzere birden çok unsurun etken olduğu görülmektedir.

Safranbolu ticaret yolları üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşturduğundan yöre halkı üretim ve ticarette gelişmiş, Osmanlı Sarayı ile yakın ilişkiler kurmuş ve bunun sonucu olarak şehir ekonomik ve kültürel alanda çok ileri bir düzey elde etmiştir.

Şehrin yerleşim düzeni ve mimarisi, yüzlerce yıllık bir kültür birikiminin ürünü olarak ortaya çıkmış, Türk kent kültürü ve mimarisinde önemli bir zirve oluşturmuştur. Uzun deneyimlerin sonucunda, her biri sanat eseri niteliğindeki evlerle, dinsel, anıtsal ve diğer yapılarla el işlemesi bir dantel gibi titizlikle işlenmiş olan Safranbolu, yöre insanının ihtiyaçlarını işlevsel ve estetik açılardan tam olarak karşılamış, hiçbir yetersizliğe ve memnuniyetsizliğe yer bırakmamıştır. Bu özellikleri ile “akıllı yerleşim”, “görünümün hakça paylaşıldığı yerleşim” gibi haklı unvanlar kazanmıştır. Dönemlerinin mimarları olan ustalar, üstlendikleri hiçbir yapım işini geçiştirmemiş, her binayı çok ciddi bir sorumluluk olarak ele alıp mimari şaheserler biçiminde üretmişlerdir.

Yerleşim ve mimari bakımından mükemmelliğe varan ve emsallerinden çok ileri bir yaşam düzeyi elde eden şehirde, uzun süre köklü bir yenilenmeye, değişikliğe ihtiyaç duyulmamıştır. Osmanlının diğer yerleşimlerinde yaşanan ekonomik gerileme, Safranbolu’nun öncü konumunun uzun sürmesine olanak yaratmıştır. Bu dönemde, şehrin sahip olduğu kültür mirasına köklü zarar verecek boyutta herhangi bir yıkım yaşanmamıştır. Bölgede, mevcudu bozma, değiştirme veya yenileme yönünde istek yaratacak daha ileri bir yerleşim ve yapılaşma kültürü de oluşmadığından şehir, bir dönemece kadar kendiliğinden ayakta kalmıştır. Ta ki Cumhuriyetin olumlu etkileriyle Türk toplumunda hızlı gelişmelerin ve değişimin başlamasına kadar.

Cumhuriyet sonrası dönemde, tüm ülkede yerleşim ve yapılaşma kültürünü etkileyen ve değiştiren gelişmeler, 1950’lere gelindiğinde büyük hıza ulaşmıştır. Beklenen odur ki Safranbolu da bu gelişmelerden ve değişimden etkilenecektir. Çünkü, bu dönemde bölgede yaşanan bir gelişmenin Safranbolu için ne büyük bir şans oluşturacağı henüz bilinmemektedir. Bu gelişme Karabük Demir Çelik İşletmelerinin kurulmasıdır.

1940’lar öncesinde yalnızca bir tren istasyonu konumunda olan Karabük Bucağında büyük çaplı demir-çelik endüstrisi kurulmuş ve burada öncü işlev üstlenen yabancılar tarafından Avrupa kültürüyle, hızlı bir yapılaşma oluşmaya başlamıştır. Yeni yerleşim ve yapılaşma kültürü, Safranbolulular da dahil olmak üzere yörede yaşayan herkesi büyük çapta etkilemiş, yöre halkı tüm dikkatini Karabük’teki bu yeni yerleşim alanına yoğunlaştırmıştır. Bunun sonucu olarak, Safranbolu’daki eski yerleşim birden bire gözden düşmüş; ıslak hacimleri yetersiz olan, ısıtma güçlüğü bulunan ve genişliği nedeniyle çekirdek ailenin bakımına yetemediği geleneksel Safranbolu evleri, Avrupa anlayışı ile yapılan yeni evlerle yarışamaz olmuştur. O kadar ki, hiç kimse eski evlere dönüp bakmaz olmuştur. Bu dönemde halk eski Safranbolu’daki evlerinin yeni tarz evlere dönüştürülemeyeceğini düşündüğü için evlerinde tadilat yapma yoluna da gitmemiştir.

Karabük’te yerleşim hızla gelişip yayılmaya ve tekrar Safranbolu’yu etkileyecek boyuta gelmeye başladığında bu defa tercih edilen yerleşim yeri ne eski Safranbolu ne de Bağlar olmuş, iki yerleşimin arasında “Hastarla” adıyla bilinen boş alan tercih edilmiş ve yeni yapılaşma bu alan üzerinde olmuştur.

Bu büyük talih, Safranbolu’yu bir dönem değişimden, bozulma tehlikesinden korumuş, şehrin orijinal haliyle kalmasına olanak yaratmıştır.

1970’lere gelindiğinde Eski Safranbolu’da sınırlı da olsa bozulma dönemine girilmiş, baskın kültürün etkisiyle evlerin pencereleri genişletilmeye, mutfak ve banyo gibi ıslak hacimlerinde değişiklikler yapılmaya, evlerin çok değerli ahşap tavan süslemeleri, kapıları ve benzer unsurları parçalar halinde satılmaya başlanmıştır. Böylece, Safranbolu’da kendiliğinden korunma dönemi kapanmıştır.

Bu olumsuz gelişmelerin yaşandığı tarihlerde İlçe, korumacılık bakımından ikinci bir şans daha yakalamış; 1974 yılı başında Safranbolu Belediye Başkanı olan Kızıltan Ulukavak, yöre halkını, Kültür Bakanlığını, bilim adamlarını, üniversiteleri, kültür mirasına duyarlı kişi ve kuruluşları yanına alarak bilinçli koruma dönemini başlatmıştır.

Safranbolu’da kültür mirasını koruma ve tanıtma faaliyetleri, 1975 sonrasında yoğunluk kazanmıştır. 1975 yılının “Dünya Miras Yılı” olmasından yararlanılarak Safranbolu’nun tanıtımına ağırlık verilmiş, bu yıl içinde “Safranbolu Mimari Değerleri ve Folkloru Haftası” düzenlenmiş ve uygulama sonraki yıllarda da sürdürülmüştür. 1976 yılında, Turing Kurumu tarafından yaptırılan “Safranbolu’da Zaman” adlı belgesel film, bir yıl sonra Altın Portakal ödülünü kazanmış ve Safranbolu’nun tanıtımına önemli katkı sağlamıştır. 1976’da “Safranbolu Evleri” sergileri açılmış ve geleneksel Türk evleri ilk defa “Safranbolu Evi” adıyla öne çıkarılmıştır. Bu çalışmalar ülke genelinde ve ülkeye gelen yabancılar tarafından büyük ilgi görünce, yöre halkının ve hükümetin konuya bakışı önemli derecede değişmiş, 1976 yılının sonunda Safranbolu için hukuksal çerçevede koruma kararları alınmıştır.

1976 yılında alınan ilk koruma kararları, planlı koruma sağlanıncaya kadar geçecek süre için tarihsel, kültürel ve yasal gerekçelere dayalı olarak yerleşim ve yapılaşma koşullarını ortaya koymuştur. Bu kararlarla; korunacak yapılar belirlenmiş, yol formunu yaratan öğelerin, yolların, yol dokusunun, bahçe duvarlarının doğal görüntüsünün korunması ve alt yapı öğelerinin denetim altında tutulması öngörülmüştür.

1985 yılında, Taşınmaz Kültür Varlıkları Yüksek Kurulu, Safranbolu’da iki ayrı bölgeyi kentsel sit alanı olarak ilan etmiştir. Bu iki bölge, “çarşı” ve “Bağlar” bölgeleridir. Aynı kararla, bugün sayıları binin üzerinde olan çok sayıda sivil mimarlık ve anıt eseri koruma altına alınmış, şehrin koruma imar planının Belediye Başkanlığınca yaptırılması fikri benimsenmiştir. Safranbolu Belediyesi tarafından hazırlanan koruma imar planı 1991 yılında kabul edilerek uygulamaya konulmuştur.

Safranbolu’da bilinçli korumacılık döneminin başlamasıyla, Kültür Bakanlığı, 1975 sonrasında, “Kaymakamlar evi” olarak bilinen eski konağı satın alarak restore ettirmiş, o zamanın egemen anlayışı çerçevesinde “Eğitim ve Konaklama Tesisi” gibi bir işlevle kullanıma sokmuştur. Aynı dönemde Kültür Bakanlığınca uygulamaya konan “Safranbolu Sağlıklılaştırma Projesi” kapsamında, 30 kadar eski evin dış cephe restorasyonu, bir kısım sokakların düzenlemesi ve “Yemeniciler Çarşısı Restorasyonu” yaptırılmıştır.

Yine 1975 sonrası dönemde, Turing Kurumu, “Asmazlar Konağı”nı satın alarak, otel işlevi gördürmek üzere restorasyonuna başlamış, Vakıflar Genel Müdürlüğü de, “Cinci Hanı”, “Cinci Hamamı” ve bunlar gibi diğer bir kısım eski eserlerin restorasyonunu başlatmıştır.

Bu dönem, Belediye Başkanı’nın önderliğinde bir elin parmakları kadar insanın gayretleri ile Safranbolu’nun yıldızının parladığı, kültür ve korumacılık ağırlıklı dönemdir. Öylesine bir heyecan yaratılmıştır ki, yalnızca Safranbolu’da değil, tüm Türkiye’de korumacılık bir ivme kazanmış, geleneksel Türk evinin kaybolmakta olan üstün özellikleri yeniden ilgi odağı olmuştur. Dönemin öncü isimlerden bazıları; Kızıltan Ulukavak ve belediye meclisi üyeleri, Prof. Dr. Doğan Kuban, Doç. Dr Metin Sözen, Çelik Gülersoy, Reha Günay, Süha Arın, ve Ahmet Taner Kışlalı; önemli kurumlardan bazıları; Safranbolu Belediyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Kültür Bakanlığı ve Turing Kurumu olarak sayılabilir. Bu isimlendirme tüm emeği geçenleri kapsamadığı için tamlık iddiasında olmayıp bir hakkın kısmen de olsa teslimine yöneliktir.

Safranbolu’yu korumacılık alanında bir marka haline getiren çalışmalar sonraki dönemlerde de sürmüş; bir çok makam, birçok kurum ve bir çok duyarlı kişi, Safranbolu’daki zengin kültür mirasının korunmasına, geliştirilmesine ve tanıtılmasına katkıda bulunmuştur. Bu çalışmalar, ilk heyecanın kaybolmaya başlaması ile zamanla ivme kaybetmiş, ancak, 1994 ve 1995 yıllarında yaşanan iki gelişme Safranbolu’nun bu defa turizm alanında gelişmesine olanak yaratmıştır. Birinci gelişme, 1994 yılının sonlarında Safranbolu’nun, “Dünya Miras Listesi”ne alınarak yeniden öne çıkması, ikincisi ise, Karabük’ün il olması ve Safranbolu’nun buraya bağlanması ile daha yakından hizmet alma olanağına kavuşmasıdır.

Bu yeni dönemde Safranbolu, bir yandan sahip olduğu kültürel değerleri koruma ve geliştirme, diğer yandan bu değerleri turistik amaçlı kullanarak, korumacılık için gerekli olan maddi kaynağı yaratma arayışına girmiştir.

İlçede önce; Restorasyon, Turizm ve Otelcilik gibi bölümleri olan bir yüksek okul, daha sonra Güzel Sanatlar Fakültesi oluşturulmuş, bu yolla korumacılığa ve turizme akademik alanda alt yapı ve katkı sağlanmıştır.

“Dünya Miras Listesi”ne bir kent olarak girmeyi başaran Safranbolu, artık giderek artan sayıda turistin ilgisini çekmeye başlamış, kente gelen her turist, yarattığı talep ile, gerek korumacılık alanında, gerekse turistik hizmet arzında, gelişmeleri yönlendirici ve hızlandırıcı etki yapar olmuştur.

Bu dönemde daha çok mülki yönetimin önderliğinde, ilçede kültür mirasını korumaya ve turizm hizmetlerini geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. “Geleneksel Evlerde Pansiyonculuğu Geliştirme Projesi”, “Yöresel El Sanatlarını Geliştirme Projesi”, “Yöresel Ev Yemekleri Üretimini Geliştirme Projesi” ve “Rehberlik Hizmetlerini Geliştirme Projesi” gibi projeler uygulamaya konmuştur. “Eski Hükümet Konağı Restorasyonu”, “Saat Kulesi Restorasyonu”, “İncekaya Su Kemeri Restorasyonu”, “Kazdağlı Meydan Düzenlemesi” ve çeşme restorasyonları gibi çalışmalara girişilmiştir.

Eski Safranbolu’daki zengin kültürel mirasın turiste sunulmasında en büyük engeli ve çirkinliği oluşturan havai elektrik ve telefon hatları yer altına alınmış, Yemeniciler Arastası’nda, Hıdırlık Yokuşu’nda, Yörük Köyünde ve benzeri yerlerde Arnavut kaldırımları yenilenmiştir.

Geleneksel Safranbolu evlerine olan ilginin artması üzerine, daha önceki dönemlerde yalnızca dış cepheleri onarılmış evlerin iç restorasyonlarına başlanmış, bir çok konak restore edilerek çeşitli işlevlerle kullanıma sokulmuştur. Bu yönde “Her Zengin Bir Ev Kurtarsın” sloganı ile başlatılan uygulama örnek sayılabilecek restorasyonlar yapılmasını sağlamıştır.

Şehrin öne çıktığı ilk dönemlerde Yemeniciler Çarşısı el sanatları, turistik ve hediyelik eşya satışında tek mekan iken son dönemde yapılan çalışmalarla bu satış yerleri Çarşı kesiminin tümüne yayılmış ve turizmin bu alanında hizmet arzı gelişmiştir.

1995 yılından itibaren “Safranbolu Festivali” ve “Altın Safran Film Festivali” adları ile düzenlenen etkinlikler yerleşmeye ve geleneksel nitelik kazanmaya başlamıştır.

Turizm faaliyetleri kent merkezinden çevreye, kültürden doğaya doğru yayılmaya başlamış, Yörük Köyü, İncekaya Su Kemeri, Bulak Mağarası, İncekaya ve Düzce Kanyonları, Uluyayla, Hacılarobası Köyü, Eskipazar Mozaikleri gibi bölgedeki kültür ve çevre değerleri ilgi noktaları arasına sokulmuştur.

Bu gün, Safranbolu sahip olduğu zengin kültürel mirası bir yandan koruyup geliştirirken diğer yandan turizm yoluyla insanlığa sunmakta ve turizmin geri besleme etkisiyle korumacılık ve turizm alanlarında kendini geliştirmektedir. Aynı zamanda turizmden sağlanan gelir yüksek maliyetli korumacılık çabalarına da kaynak oluşturmaktadır.

Safranbolu’da korumacılık, yalnızca yüksek kültür ve gelir düzeyindeki insanların büyük maddi güç gerektiren bir ilgi alanı olmaktan çıkmış, halkın geniş kesimleri tarafından öğrenilmeye, anlaşılmaya ve uygulanmaya çalışılan bir alan haline gelmiştir. Artık bir çok Safranbolulu, orijinal haliyle ve bir bütünlük içinde korunmuş bir kültür eserinin, parça parça satılan tavan göbeklerinden, kapılardan, yontma taşlardan elde edilebilecek gelirden daha büyük bir değer olduğunun farkındadır.

Safranbolu’da korumacılık tarihi ne yazık ki hep olumluluklarla ve talihle dolu değildir. Korumaya yönelik çalışmaların hepsinin başarılı olduğunu, hataların yapılmadığını ve halen sorunların mevcut olmadığını söylemek de olanaklı değildir.

Her şeyden önce Safranbolu’da korumacılığın kimin ya da hangi birimin yasal yönetiminde, sorumluluğunda ve koordinasyonunda yürütüldüğü açık değildir. Kültür ve turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Valilik, İl Özel İdaresi, Kaymakamlık, Belediye, Üniversiteler, Koruma Kurulları ve benzeri çok sayıda kuruluş konunun içindedir ancak konu yeterince sahipli değildir. Kültür Bakanlığı merkezi yönetimin sorumlu kuruluşu olarak temel yetkili gibi görülse de bu kuruluşun hakimiyetinin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca yerinde bir sorumlu birim ihtiyacı vardır. Bu yakın kontrol işlevi belediyece tam olarak yerine getirilememektedir. Örneğin, Turizm Bakanlığınca yaptırılan özel sokak aydınlatılması kısa süre sonra elektrik kurumunca yapılan çalışmada kaldırılmıştır. Konuya Kaymakamlığın ya da Belediyenin müdahalesi olanaklı olmamıştır. Benzer şekilde, mülkiyeti Maliye Bakanlığında bulunan Yemeniciler Arastası üzerinde tasarrufta bulunmak bazen hiç mümkün olamamaktadır. Eski Safranbolu’da taşıt trafiğini düzenleyecek, sınırlayabilecek, geleneksel evlerin çatılarındaki uydu antenlerini ve güneşle ısıtma sistemlerini kaldırtabilecek bir otorite de bulunmamaktadır. Şüphesiz ki herkes ve her kurum korumacılık çalışmalarına katılma ve katkı yapma hakkına sahiptir. Ancak bu hakkın sınırsız, sorumsuz ve koordinasyonsuz kullanılması da ihtiyaca uygun değildir. Bu nedenle, yerinde ve tarafların katılımına olanak veren bir otoriteye ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir.

Safranbolu’da korumacılığın sistem ve yöntemi de ayrıntıları ile belirlenmiş değildir. Temel koruma ve yapılaşma ilkeleri mevcut olmakla birlikte bir çok önemli ayrıntı hiç düşünülmemiş ve çözümlenmemiştir. Bir çok hatalı uygulamaya ya izin alınabilmekte ya da mevcut yapı bu hatalı uygulamaların izinsiz olarak gerçekleşmesine olanak vermektedir.Geleneksel evlerde aydınlatma nasıl olacaktır, oda formları bozularak her odaya ıslak hacim konulabilecek midir, ısıtma düzenleri nasıl olacaktır, hangi eşyaların kullanımı önerilmektedir, tanıtım ve reklam tabelaları nasıl olmalıdır, trafik, otopark hizmetleri nasıl düzenlenmelidir gibi bir çok konuda genel kabul görmüş öneriler mevcut değildir.

Korumacılık için gerekli olan kaynaklar yetersiz olduğundan çok ucuza mal etmek kaygısı ile yapılan restorasyonlar kalite düşüklüğüne, telafisi olmayan kayıplara, çirkinliklere yol açmaktadır.Korumacılığa devletçe verilen destek yetersiz kalmaktadır. Ağırlıklı olarak yasal sınırlama ve yasaklama yoluyla sürdürülen korumacılık, güç, bıktırıcı ve dahası yasa dışılığa sürükleyici olmaktadır.

İlçede gerekli ustalık, teknik bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu alanda eldeki olanakların ivedilikle geliştirilmesine, Arnavut kaldırımı, taş, ve ahşap ustalarının teminine, eğitilmesine ve arttırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Geleneksel Türk evlerinin ve şehirdeki anıtsal yapıların uygun olmayan işlevlere yönelik restorasyonları, zorlamalara neden olmakta ve sonuçta korumacılığa zarar vermektedir.

Şehirde halen restorasyonlara ve yeniden canlandırma çalışmalarına yön verecek yeterli sayıda uzman bulunmamaktadır. Ayrıca günümüz mimarları ve restoratörleri arasında uygulamaya yönelik fikir birliği bulunmamaktadır.

Safranbolu’da korumacılığı tehdit eden çok ilginç bir unsur da şehrin baş döndürücü ve kıskançlık yaratıcı güzelliğinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki, Safranbolu’ya hizmet etme arzusunda olanlar tek ve rakipsiz olmak istemekte, aralarında, kontrol edilemeyecek ve şehre zarar verecek boyutta çekişmeler yaşanabilmektedir.

Bu güne kadarki uygulamalardan bazıları haklı sayılabilecek eleştirilere konu olmaktadırlar. Örneğin, Bağlar kesimi yeterince korunamamış, burası düşük yoğunluklu da olsa genel doku ile uyuşmayan yapılaşmaya açılmıştır. Çarşıda Kültür Bakanlığı’nın öncülüğünde yaptırılan Kazdağlı Meydan Düzenlemesi Safranbolu Kent dokusu ile uyumlu olmamıştır. Hıdırlık olarak bilinen tepede yanıltıcı ve kalitesiz bir görünümle sur görünümlü duvarlar yapılmıştır.

Dünya Miras Listesine dahil edilmekle insanlığın ortak mirası haline gelen Safranbolu’yu korumak artık yalnızca Safranboluluların sorumluluğu olmaktan çıkmıştır.Ülkemizin tüm insanlarının, Hükümetlerimizin ve tüm dünya insanlarının bu ortak mirası korumak konusunda sorumlulukları bulunmaktadır. İnsanların yarattığı bu yüksek kültürel miras, yine insanlık tarafından korunmalıdır.

FOTOĞRAFLAR / PHOTOGRAPHS BY: Muammer AKSOY & Merve Gülenay AKSOY
Her hakkı saklıdır. Fotoğraf ve metinleri kaynak göstermeden kullanmayınız. 2006 : © Mehveshanimkonagi.com.tr
All rights reserved. Do not use the photographs and texts without making referance to the source.
Safranbolu Mehveş Hanım Konağı